14 Kasım 2013 Perşembe

Otizm, biyomedikal tedaviler ve dayanışma ruhu

Deniz'e otizm tanısı geçen sene 21 Haziran'da konmuştu. Yaklaşık bir yıl eğitimin ardından yeterince gelişme göstermediği fikrinden hareketle Deniz'i 8 Mayıs'tan itibaren üç ayda bir Cerrahpaşa Çocuk Metabolizma Hastalıkları'na götürmeye başladık. Parin Yakupyan'nın tavsiyesi bu kararımızda etkili olmuştu. Bu bölümün başında Prof. Dr. Ahmet Aydın var. Ahmet Aydın ve Cem Kınacı otizmde öncelikle biyomedikal tedavilerin gerekli olduğunu savunuyorlar.

Bildiğiniz gibi biz Deniz'i Prof. Dr. Nahit Motavalli'ye götürüyoruz. Aslında bunlar iki farklı kutup. Ama şöyle bir saçmalık var psikiyatristler test yapmıyor metabolizmacılar çocuğu görmüyor. Bu yüzden bu iki tedaviyi birleştirmek aileye kalıyor.

Biz Deniz'i en baştan beri Ahmet Aydın'ın Beslenme Bülteni'ndeki yazılarını ve Taş Devri Diyeti kitabındaki önerilerini dikkate alarak besledik ama herhangi bir vitamin ya da mineral takviyesinde bulunmamıştık. Çocuk hekimi olan arkadaşım Eda'nın ve eşi Okan'ın tavsiyesiyle Cerrahpaşa'nın da onayını alarak vitamin ve mineral desteklerine başladık. Bunların Deniz'in algısı üzerinde olumlu etkisi olduğunu düşünüyoruz ama tabi ki sonuç almak için sabırlı ve dikkatli bir şekilde tedaviyi sürdürmek gerekiyor. 

Cerrahpaşa'dakiler yaptıkları bir sürü testin ardından Deniz'de ağır metal zehirlenmesi olduğunu söylediler. Bir de bağırsaklarda mantar üremesi çıktı. Deniz'deki kurşun oranı diğer bireylerinkinden üç kat daha fazla çıktı. Aslında bu çok da yüksek bir oran değil ama vücudun işleyişi bizimkiler gibi olmadığı için bunun mümkün olduğunca arıtılması gerektiği söyleniyor.  

Bunların dışında Deniz'in artık bir oyun ablası var. Beyhan, açık lisede çocuk gelişimi okuyor. Çok tatlı, meraklı ve öğrenmeye istekli olduğu için ben Beyhan'ı çok sevdim. Deniz ile de çok iyi anlaştılar. 

Birde benim bir aylık bir işim var. Denizli İhracatçılar Birliği DENİB'in 20. yılı vesilesiyle çıkarılacak prestij kitabının editörlüğünü yapacağım. Yazılmayı bekleyen yaklaşık 200 sayfa yazı ve alınması gereken 55 görüş var. 

Otizmli çocuğu olan bir Denizlili bir anne Samsun'dayken blog yazılarımı okumuş, buraya gelince benimle tanıştı. Geçen hafta da bir konuyla konuşurken Denizlili bir başka anne, "Sizin bloğunuz var değil mi ben onu okuyorum" dedi. Takipçiler dışında da yazıları okuyanların olduğunu görünce kendimi sorumlu hissettim ve daha sık  yazmam gerektiğini düşündüm. Çünkü insanların otizmle mücadele eden başkalarının ne yaptığını bilmeye çok ihtiyacı olduğu kendimden biliyorum. 

Denizli'de otizmle ilgili dernek kurmak istiyoruz. Gönüllü çalışmaya hazır ekibimiz netleşiyor. Bu blog vesilesiyle konuyla ilgilenenler bana ulaşırsa çok memnun olurum. Çocuklarımız için yapılacak çok şey var. Hep birlikte daha çok şey yapabiliriz. 

Hepiniz kendinize çok iyi bakın, sevgilerimle...


16 Ekim 2013 Çarşamba

Yeni bir yaş ve yeni haberler...

Uzun bir aradan sonra hepinize merhaba sevgili dostlar,

Koşuşturma içinde bir yazı daha geride bıraktık. Bugün 40 yaşına basan biri olarak sizi son durumlardan haberdar edeyim istedim. Seneler önce Leyla Hanım'ın 40. yaş günü partisine katılmıştım Nu Pera'da. Çok güzel bir akşamdı. O zaman acaba 40 yaşına geldiğimde nerede olacağım ve nasıl bir hayatım olacak diye düşünmüştüm. O günlerde ne İbo'yu tanıyordum ne çocuklarım vardı ne de Denizli'de yaşıyordum. Bir duvar yazısında diyor ya, "Hayat biz yapmak istediklerimizi planlarken başımıza gelenlerdir" diye. İşte, benim ki de hesap...

Şimdi evli, iki çocuk annesi ve işsizim ama mutsuz değilim :).Deniz ile ilgili bazı kaygıları çok yoğun hissetsem de ona ve bize güveniyorum. İbo ile bütün zorluklara rağmen hakikaten gerçek bir aile olmayı başardığımızı görmek beni çok mutlu ediyor. Ayrıca başta Gönül ablam olmak üzere ailemin bize sunduğu destek gücümüze güç katıyor. Hayatımın bu döneminde beni ve bizi yalnız bırakmayan sevgili dostlarımız Zeycan, Meral, Berrin, Hacı, Kudret, Sinem, Özgür, Zeynep ve Kuzenim Seval ile eşi Onur ve yeni tanımamıza rağmen hakikaten çok sevdiğimiz sevgili Veysel sizin varlığınız benim çok değerli. İyi ki hayatımda varsınız...

İbo ve ben Deniz için bu yazın iyi geçtiğini düşünüyoruz. Tuvalet eğitimi konusunda belirli bir mesafe kat ettik. 23 Eylül haftasında Cerrahpaşa'da pek çok test yaptırdık. Bu testlerin sonuçlarını 21 Ekim'de doktora göstereceğiz. Cerrahpaşa Çocuk Metabolizma Bölümü'nde tandığı biri olan ya da Prof. Dr. Ahmet Aydın'ı tanıyan birilerini bulabilecek olan varsa yardıma açığız.:) Bunun dışında Nahit Hanım da Deniz'de bazı gelişmeler olduğunu bu şekilde devam etmemizin uygun olduğunu söyledi. Test sonuçları çıktıktan sonra doktorların söylediklerini ayrıca tekrar yazarım.

Meral'in bana yaş günüm için hediye ettiği Muhteşem Gatsby kitabını okumaya başladım ve iyi edebiyatın benim için ne kadar da vazgeçilmez olduğunu bir kez daha hissettim. Bana bu doğum günümde ulaşan, Esen Abi'nin yazdığı kalbime dokunan şiirleri okurken, Yeryüzü Kitaplığı'nın ilk şiir kitabının çok özel bir insana ait olacağını düşündüm.

Şu an itibarıyla 40 yaş dileğinde de bulundum ama dileğimin gerçekleşmesi için ne olduğunu yazmayacağım. Kendinize iyi bakın. Sevgiyle kalın...

   

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Her yer Taksim her yer direniş!

Keşke İstanbul'da olsaydım dediğim günler geride kaldı. Gezi Parkı'nda başlayıp bütün yurdu dalga dalga saran eylemlerin heyecanını paylaşanlardanım. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...

Deniz'in kontrolü için gittiğimiz 8 Haziran'da biz de Gezi'ye konuk olduk. 9 yaşında olup üç yaşından beri eylemlere katıldığını ama bugüne kadar böyle güzel bir eylem görmediğini söyleyen minik kız duygularımızın tercümanı oldu :) Gezi kadar naif, farkındalığı yüksek, barışçı, dayanışmacı ve yaratıcı bir eylem görmedim. Türkiye'nin bütün renkleriyle direndiği görmek çok güzel. İnsan ölsem de gam yemem gayrı duygusunu derinden hissediyor.  

Bir taraftan mücadele sürerken diğer taraftan da hayat mücadelesi her zaman olduğu gibi devam ediyor. Biz de bundan nasibimizi alıyoruz. Son durumuzu kısaca özetleyecek olursak, Deniz ile ilgili arayış ve çalışmalar sürüyor. Duru iyice büyüdü, bıcır bıcır konuşuyor, yaptığı esprilerle bizi şoktan şoka sokuyor. Durucuk, 15 Ağustos'ta 2 yaşını tamamladı.

Deniz'i 14 Mayıs'ta Nahit Hoca'ya götürdük. Geçen sefere göre ilerlemelerin olduğunu, bir ailenin yapması gereken her şeyi yaptığımızı düşündüğünü ve belirlediğimiz program dahilinde hareket etmeye devam etmemiz gerektiğini söyledi.

Eğitimin yanı sıra beslenmeyle ilgili şeylerin de çok önemli olduğunu düşündüğümüz için Deniz'i Cerrahpaşa Çocuk Metabolizma Hastalıkları'na da götürmeye başladık. Prof. Dr. Ahmet Aydın'ın asistanları da Deniz'i kontrol eden doktorlar arasına katıldılar. Solgar'ın sebze takviyesi ve çinko da ilaç listemize eklendi.

Haziran ayından beri Deniz'in algıları daha açık görünüyor. Bunda çinko takviyelerinin etkisi olduğunu düşünüyoruz.

Zaman zaman dalmaları olduğu ve Denizli Devlet Hastanesi'nde çekilen EEG'lerde anormallikler göründüğü için Deniz'i çocuk nöroloğu Prof. Dr. Hasan Tekgül'e götürdük. İlk gidişimizde iki doz ilaç almasına rağmen Deniz uyumadığı için EEG çekilemedi. Geçen hafta bir kez daha İzmir'e gittik ve güzel haberi aldık. EEG'ler normal çıktı. Kısacası Deniz'deki küçük dalmaların epilepsiyle bir alakası yokmuş. Bu arada Hasan Bey de hakikaten iyi bir doktor. Herşeyle ilgilenen tatlı bir adam. Genelde tıpçılar arasında uzun uzun açıklamalar yapana da işinin gerçekten uzmanı olana da rastlamak çok kolay değil.

Bunun dışında Deniz artık Ortak Nokta'ya değil Kırmızı Kalem'e gidecek. Yeni öğretmeni bugüne kadar herkesin hakkında çok güzel şeyler söylediği Didem. Deniz, Didem'den hoşlandı. Birbirlerine uyum sağladıklarını görmekten mutluyuz. Bugüne kadar olan süreçte Ortak Nokta'nın ve Tevhide hocanın bize önemli katkıları oldu. Bunun için onlara çok teşekkür ediyoruz. Zaten kurumların fiziksel koşulları karşılaştırıldığında Ortak Nokta'nın açık ara önde olduğu söylenebilir. Geçen yıl Ortak Nokta'ya başladığımızda Deniz'in oradaki derslerine 4 saat zihinsel engelliler öğretmeni 6 saat de anaokulu öğretmeni gireceği söylenmişti. Bu süre önce 2 saate düşürüldüğü sonra da tamamen kaldırıldığı için tebdili mekanda ferahlık vardır diyerek rotamızı değiştirdik. Şimdi yeni oluşturduğumuz ve ortaklaştırdığımız programı Didem hoca ile birlikte uyguluyoruz.

Durumlar şimdilik böyle, sevgiyle kalın... 

18 Nisan 2013 Perşembe

Otizmli çocuğu olan aileler buluştu


Okul Aile Birliğimizin düzenlediği ilk toplantı yapıldı. Mutluyuz, gururluyuz :) Konuyla ilgili bir de haber hazırladık. İşte, haberimiz:

Özel çocukların aileleri birbirini eğitiyor! Denizli ili sınırları içinde yaşayan ve özel eğitime ihtiyaç duyan 0-6 yaş arasındaki çocukların eğitim aldığı Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Denizli Özel Eğitim Anaokulu’ndan bir ilk daha… Hacer Taştekin, 2.5 yıl önce, atipik otizim tanısı konulan oğluyla yaşadıklarını ailelerle paylaştı.

“Birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var” düşüncesiyle hareket eden Denizli Özel Eğitim Anaokulu Okul Aile Birliği tarafından organize edilen toplantı samimi bir havada geçti. Benzer sorunlara sahip ailelerin bir araya gelmesi sinerji yarattı. Otizm ile ilgili hazırladığı sunumu katılımcılarla paylaşan Hacer Taştekin’in anlattıkları diğer aileler için de umut oldu. Bundan 2.5 yıl önce ilk tanı konulduğunda oğlunun streotip hareketleri bulunduğunu, akranlarıyla iletişim kuramadığını, oyuncaklarla uygun şekilde oynamadığını ve konuşma gecikmesi olduğunu belirten Taştekin, sabır, emek ve yoğun eğitimle bütün bu sorunları geride bıraktıklarını ifade etti.

 “Oğluma tanı konulduğunda ilk geldiğimiz yer burası oldu. O zaman daha rapor almamış olmamıza rağmen bu okulun bize kapılarını açması sayesinde hemen eğitim almaya başladık. Raporun çıkmasının ardından da oğlum rehabilitasyon kuruluşuna sonra da anaokuluna gitmeye başladı. Bu üç kurumun dışında bende sürekli olarak oğlumla ilgilendim ve onu 5 dakika bile boş bırakmadım” diyen Hacer Taştekin, erken tanı almış ailelerin çok şanslı olduğunu çünkü eğitimle otizmli bir çocuğun akranlarının yaptığı her şeyi yapabileceğini söyledi.

“Bizim çocuklarımız farklı bir şekilde öğreniyor ama mutlaka öğreniyor.” diyen Taştekin, geçtiğimiz günlerde yapılan tetkiklerin ardından artık özel eğitime ihtiyacı kalmadığına dair  oğluna verilen raporun bunun bir göstergesi olduğunu söyledi. Sunumdan çok etkilendiklerini  belirten katılımcılar başarıya ulaşmış bir anne ve oğul görmenin kendilerinin mücadele azmini de güçlendirdiğini ifade ettiler. 

4 Nisan 2013 Perşembe

Özeliz! Farklıyız! Farkında mısınız?

Otizm konusundaki toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla Denizli Çamlık Özel Eğitim Uygulama Merkezi (OÇEM) öncülüğünde 2 Nisan’da planlanan yürüyüş 10:30-11:30 saatleri arasında yapıldı. Ailelerin çocuklarıyla birlikte katıldığı etkinlik renkli görüntülere sahne oldu... 

Tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratmak ve sorunların çözümüne katkıda bulunmak için,  BM’nin kararıyla, 2008’den beri, 2 Nisan Otizm Farkındalık Günü, Nisan ayı da otizm farkındalık ayı olarak kabul ediliyor. Amaç otizmle ilgili araştırmaların desteklenmesi, erken tanı ve tedavinin yaygınlaştırılması…

Nisan ayında pek çok etkinlik düzenleyerek otizm konusundaki farkındalığı artırmayı hedefleyen Denizli Çamlık Özel Eğitim Uygulama Merkezi’nin ilk etkinliği otizm farkındalık yürüyüşü oldu. Denizli Valilik makamında Vali Yardımcısı Abdullah Acar’ı ziyaretten sonra, Belediye bandosunun da katılımıyla Denizli Valiliği’nin önünden başlayıp Büyükşehir Belediyesi önünde sonlanan yürüyüşe, otizmli çocuklar ve ailelerin yanı sıra, konuya duyarlı vatandaşlar da destek verdi. Belediye önünde  İsmail Tosunoğlu Özel Eğitim İş Uygulama Merkezi Mehter Takımı yürüyüşe katılan grubu karşılayarak Otizm Farkındalık Yürüyüşüne renk kattı.

Dünyada ve ülkemizde otizmli birey sayısının her geçen gün arttığını belirten OÇEM Okul Aile Birliği Başkanı Berrin Öner, bu sayının Amerika’da 88’de 1 olduğunu vurguladı.

Otizme ve yaşanan sorunlara dikkat çekmeyi amaçladıklarını ifade etti. Otizmli çocuklar için yapılacak olan yeni okulun projesinin çizildiğini ve arsasının yerinin belirlendiği dile getiren Öner şunları söyledi: “Sayın Valimiz Abdülkadir Demir ve Milli Eğitim Müdürümüz Sebahattin Akgül’ün yeni okulumuza en kısa zamanda kavuşmamız için ellerinden geleni yaptıklarını belirtti. Çocuklarımız şu an çok zor koşullarda eğitim alıyorlar. Bu nedenle okulumuzun bir an önce yapılabilmesi için hayırsever iş adamlarımızdan destek bekliyoruz.”

Nisan ayı içinde etkinliklerinin devam edeceğini belirten Berrin Öner, Denizli’deki ilköğretim öğrencilerine yönelik resim yarışması düzenlediklerini, okullara yönelik ziyaretler gerçekleştirileceğini ve 19 Nisan’da uzmanların da katılımıyla “Otizm ve Aile” konulu bir panel yapılacağını söyledi.






2 Nisan 2013 Salı

Otizm için ortak yayındayız


2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü vesilesiyle gönüllü otizm aktivisti ve Nazım Özgün’ün annesi M. İrem Afşin’in yazısı:
Nisan… Aylardan bahar. Havada baharın müjdecisi kokular, yavaş yavaş açan çiçekler, cıvıltıları ile hayatımıza neşe katan kuşlar, güneşin sıcak ışığına kavuşan dünya. Nisan, ruhumuzu aydınlık günlerde ferahlattığımız ay.
Nisan, 2008 yılından bu yana, dünya üzerinde yaşayan milyonlarca çocuk ve aileleri için çok başka bir anlam daha taşıyor: OTİZM.
2 Nisan, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratarak otizmden kaynaklanan sorunlara çözümler yaratmak amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü” olarak ilan edildi. Her yıl, “Otizm Farkındalık Ayı” olan Nisan ayı boyunca dünya genelinde otizmin sorunlarını ve çözümleri konuşuluyor, araştırmaların teşvik edilmesi ve erken teşhisle tedavinin yaygınlaştırılması hedefleniyor.
Oğluşum Nazım Özgün ile otizm labirentine adım attığımız o ilk günden bugüne 8 yıl geçti. Otizmin karmaşık fırça darbeleri yüzünden, hayatımızın yol haritasını yeniden tanımladık. Bazen düşününce sanki otizmden önce bir hayatımız yokmuş gibi hissediyorum. Çok eskiden kendini fanusuna kapatmış ruh bebeğimin, şimdi benimle hayatı paylaşması nasıl bir mucizedir, çok iyi biliyorum.
Otizm, doğuştan gelişen, genetik altyapıya dayanan, karmaşık nörolojik-biyolojik tabanlı bir gelişim bozukluğu. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyerek bireyin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkarak çocukların sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkiliyor.
Amerikan Sağlık Bakanlığı verilerine göre bugün dünya genelinde okul çağındaki her 88 çocuktan biri otizm teşhisi alıyor. Otizm erkek çocuklarda kız çocuklara oranla 3-4 kat daha fazla görülüyor, her 54 erkek çocuktan biri günümüzde otizm riski taşıyor. Dünyada son yıllarda şeker, kanser ve AIDS dahil olmak üzere bir çok hastalıktan daha fazla sayıda otizm teşhisi alınıyor.
Ülkemizde sağlıklı istatistikler olmaması nedeniyle, Otizm Platformu’nun öngördüğü verilere göre, tahmini olarak 550.000 otizmli birey ile 0-14 yaş grubunda 150.000 civarında otizmli çocuk bulunduğu “varsayılıyor.” Otizmli bireylerin ebeveynleri, kardeşleri, yakın akraba ve çevreleri de hesaba katıldığı zaman, Türkiye’de her ile yayılmış durumda otizmden etkilenen 2 milyondan fazla vatandaşımızdan bahsedebiliriz.
Otizmin kapısını açmak için ilk önemli adım, erken teşhis. Otizm, yaklaşık bir yaş civarında ilk belirtilerini gösteriyor. Annenin sesi ve gülümsemesi gibi sosyal uyaranlara bebeğin tepkisiz kalması veya tepkilerinde yavaşlık olması, göz teması kurmada zorluklar, motor gelişmede ve taklit becerilerinde gecikme, uyku ve yemek düzeninde sorunlar ilk belirtiler arasında sayılabilir. Çok yaygın bir yanlış kanı, özellikle erkek çocukların geç konuştuğu veya anne/babası geç konuşan çocukların da geç konuşacağı düşüncesi… Ve erken teşhis, otizmli çocuğun gerekli eğitim ve tedavileri alarak hayata katılması için ilk önemli adım.
Eğer çocuğunuz;
Sizinle ve başkalarıyla göz kontağı kurmuyorsa,
İsmi söylendiğinde veya çağrıldığında dönüp bakmıyorsa, söyleneni işitmiyor gibi davranıyorsa,
Konuşmada yaşıtlarının gerisinde kalmışsa, başkaları ile söyleşiyi başlatma ya da sürdürmede belirgin bir bozukluğu varsa, basmakalıp, yineleyici (ekolali) ya da özel bir dil kullanarak garip konuşuyorsa veya konuşması hiç gelişmemişse,
Gözleri sık sık bir şeye takılıp kalıyorsa,
Anlamsız gülme veya ağlama krizleri varsa,
Parmağıyla istediği şeyi işaret ederek göstermiyorsa,
Oyuncaklara amacına uygun oynamayı beceremiyorsa, yaşıtlarının oynadığı oyunlara ilgi göstermiyorsa,
Ellerini kanat gibi çırpma, parmak uçlarında yürüme, kendi çevresinde veya eşyalar etrafında dönme, sallanma, çırpınma şeklinde garip ve yineleyici hareketleri (stereotipi) varsa,
Bir şarkının bir bölümünü tekrar tekrar söylemek, dolapların kapaklarını sürekli olarak açıp kapatmak, ayak parmaklarının ucunda odanın bir ucundan öbür ucuna koşturmak, bazı eşyaları döndürmek veya sürekli sıraya dizmek gibi çeşitli ilgi ve davranış takıntıları varsa,
Günlük yaşamındaki düzen ve program değişimlere aşırı tepkiler veriyor ve uyum sağlayamıyorsa,
Kendisine ve çevresine yönelik zarar verici davranışlara sahipse,
vakit kaybetmeden teşhis için uzmanlara başvurmak gerekiyor.
Otizmin tedavisi var mı? Otizm, beş bilinmeyenli bir denklem gibi: Nedenleri tam olarak saptanamadığı gibi tek bir kesin tedavisi de günümüzde “henüz” mevcut değil! Otizm, toplumsal fark, ırk, dil, din gözetmiyor, çocuk yetiştirme biçiminizle veya sosyo-ekonomik koşullarınızla da ilgilenmiyor. Genetik faktörlerin yanı sıra, çevresel koşulların – yanlış beslenme, çevre kirliliği, kimyasal maddeler, yanlış ilaç kullanımı, ağır metaller, aşılarda bulunan bazı koruyucu maddeler vb.- otizmi tetiklediği düşünülüyor.
Otizmde biyolojik tedaviler ile ilgili çalışmalar devam ederken, bugün için kabul edilen en önemli tedavi aracı, erken yaşta verilmeye başlanan yoğun bireysel özel eğitim. Doğal gelişim gösteren her çocuğun kendiliğinden öğrendiği her şeyi, otizmli bir çocuğa özel eğitim yardımı ile öğretmek zorundasınız. Bu durum bazen iğneyle kuyu kazmaya benzese bile, her otizmli çocuk kendine göre bir öğrenme biçimine sahip. Önemli olan, kapıyı açacak doğru anahtarı bulmak.
Bilimsel olarak erken yaştaki çocuk için kanıtlanmış yoğun eğitim süresi haftada bireysel ve grup eğitimi olarak 40 saat. Oysa ülkemizde sosyal güvenlik kapsamında “otizm özel eğitim raporlu” çocuklar için aylık 6- 12 saat olan özel eğitim süreci, dünya genelinin oldukça gerisinde kalıyor.
Otizmli çocukların mutlaka eğitim sistemi içinde yer almaları gerekiyor. Çünkü eğitim, otizmli birey için her şeyden önce “tedavi” anlamına geliyor. Otizmi diğer engel gruplarından ayıran en önemli fark; erken tanı ve erken bireysel/kaynaştırma eğitimiyle otizmli çocukların sorunlarının büyük bir kısmını aşmaları.
Oysa yaşamın gerçeği hiç de böyle söylemiyor size! Oğlum Nazım Özgün ile okul öncesi eğitim, ilkokul ve ortaokul süreçlerinde yaşadıklarımız, ayrımcılık hikayelerinden ibaret. Otizmli/Aspergerli çocuk, genellikle bilgi eksikliğinden kaynaklanan dirençleri nedeniyle, okul yönetimleri, öğretmenler ve diğer veliler tarafından okulda “istenmeyen çocuk” ilan ediliyor. Kaynaştırma raporlarına rağmen, okul idareleri otizmli kaynaştırma öğrencisinin kaydını almak istemiyorlar. Okul yaşamı esnasında yaşanan sorunların büyük bir kısmını hoşgörü, anlayış ve bilgi yetersizliğinin giderilmesi ile çözebiliriz, yeter ki toplum tarafından yaşamın her anında bizlere dayatılan en büyük “engel” olan ayrımcılığı yok edelim!
Otizmin oldukça karmaşık yapısı, otizmli bireyle birlikte ailesi başta olmak üzere yakın çevresindeki herkesi hayatın tüm evrelerinde etkiliyor. Otizmli bir çocuğun ilerlemesinde en büyük sorumluluk ailelerde, en ağır yük de annelerin omzunda! Otizmden etkilenen bireyin ve ailesinin her şeyden önce yalnız ve ötelenmiş bir hayata mahkum edilmemesi için, özellikle doğal gelişim gösteren çocuk ebeveynlerinin toplumsal yaşamı bizimle paylaşmayı öğrenmeleri gerekiyor.
Oğluşum, benim uğur Böcüğüm, aldığım her nefesin anlamı, yaşam öğretmenim! O’nunla birlikte otizmle mücadele ederken, mutluluğun tek bir bakış veya tek bir kelimeden ibaret olduğunu görme fırsatım oldu. Seslenince dönüp bakması, ağzından tek bir kelime çıkması, ağlayıp öfke krizleri geçirmeden bir tam gün geçirmesi, benimle gezmeye, markete, restorana, sinemaya gidebilmesi, kendini hayatın gündelik akışında veya okul hayatı içinde idare edebildiğini görmek için… yıllarca sabırla bekledim.
Biz ikimiz, çok başka bir yerden, büyük bir boşluktan, hiçlikten, sessizlikten, kapalı bir fanusun içinden geliyoruz. Yoku çok, azı fazla, yaşam sevincinin dibine vuran, hayatı farklılıkları ile yaşamayı öğrenmek zorunda kaldığımız bir uçurumun taa en dibinden geliyoruz. Öyle bir yerden geliyoruz ki, “gelmez, düzelmez, hayata katılmaz, konuşmaz, kendini seslendirmez, hayatı anlamaz, anlatamaz, asla paylaşamaz, duygularını gösteremez, hissedemez, arkadaş olamaz, okuyamaz, hiçbir zaman tam öğrenemez, hatta sevemez” demişlerdi… Hepsinin ne kadar boş olduğunu yaşama sımsıkı tutunmasıyla gösteren oğluşumun annesi olmak kadar beni hayatta tanımlayan bir şey yok!
Son 8 yılda ailemiz haline gelen otizm topluluğunun içindeki her otizmli çocuk benim de çocuğum, otizmli anne-babalar ise yoldaşım. Onlardan sadece biri olarak diyorum ki, gündelik hayatın içinde karşılaştığınız ağlayan bir çocuğu yargılayıp, annesine laf etmeden önce bir an düşünün. Çocuğunuzun sınıfında otizmli bir çocuğun da olmasının, farklılıkları yaşayarak öğrenecek kendi çocuğunuza da faydası olacağını lütfen unutmayın.
Her yıl Nisan ayı, Türkiye’de otizm adına yeni umutlar, yeni adımlar demek… Eğer siz de “Otizmin farkındayım, ama fark etmek yetmez, yaşamı paylaşmak gerek!” diyorsanız, otizmli çocukların ve anne-babalarının seslerine kulak verin, sesimize ses katın, otizmin bilinirliği ve sorunların çözümü için gönüllü destek verin ki, çocuklarımız hep beraber büyüsün
Çünkü her çocuk farklılıkları ile yaşamda yer almayı hak eder!
Nisan Dünya Otizm Farkındalık Ayı’nda yaşamı paylaşan herkese yürek dolusu selam olsun!

Otizm için yürüdük

Dinç ailesi İstanbul'un ardından Denizli'deki ilk eylemine katıldı. Denizli Çamlık Özel Eğitim Uygulama Merkezi (OÇEM) tarafından düzenlenen, otizme yönelik farkındalığı artırmak amacıyla bu sabah 10:30-11:00 saatleri arasında yapılan yürüyüşe katıldık. Denizli Valiliği'nin önünde başlayan yürüyüş Denizli Belediyesi'nin önünde son buldu.

1 Nisan 2013 Pazartesi

Otizmin farkında mısınız?

Tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratmak ve sorunların çözümüne katkıda bulunmak için,  BM’nin kararıyla, 2008’den beri, 2 Nisan Otizm Farkındalık Günü, Nisan ayı da otizm farkındalık ayı olarak kabul ediliyor. Amaç otizmle ilgili araştırmaların desteklenmesi, erken tanı ve tedavinin yaygınlaştırılması…

Bu ay ben ne yapacağım derseniz? Denizli Tabip Odası'nın dergisi için otizmle ve bizim bu yoldaki maceramızla ilgili bir yazı yazdım. 2 Nisan'da Denizli Valiliği'nden Denizli Büyükşehir Belediye'ye kadar olan yürüyüşe katılacağız Dinç ailesi olarak. Ayrıca 2 Nisan'da, Nazım Özgün'ün annesi İrem Afşin'in otizmle ilgili yazısına, sosyal medya anneleriyle aynı anda, yer vereceğim.


19 Nisan'da Avşar Hoca, Veysel Hoca ve otizmli çocuğu olan bir annenin vereceği seminere katılacağız. Ayrıca EÇEM'de otizmli çocuğu olan ailelere yönelik bir etkinlik gerçekleştirmeyi planlıyoruz.  


Belki bir ihtimal 27-28 Nisan'da da Ankara'daki Otizm Spektrum Bozukluğu Konferansı'na katılacağız. Sizi de bekleriz...


7 Mart 2013 Perşembe

Okuyorum -2- Her Çocuk Oynar

Aydan Aydın'ın yazdığı Her Çocuk Oynar isimli kitabı çok beğendim. Kitabın yazarı yaklaşık 20 yıldır özel eğitim alanında çalışıyormuş. Kitabın güzelliği otizmin yaygın sorunlarının herbirini bir başlık altında toplayarak busorunların çözümüne yönelik oyunlar önermesi. Oyunlar evde hazırlanabilecek basit düzeneklere sahip. Bu da açıkçası bizler için büyük bir avantaj. Otizmli çocukların "sağmal inek" gibi görülüp her fırsatta ailelerden para tırtıklanmaya çalışılan bir ortamda, kendi yaptığın, maliyeti düşük, faydası yüksek oyuncaklar edinmek güzel bir şey. Kitabın güzel yönlerinden biri de uygulamaların nasıl yapılacağını da açık bir şekilde anlatması. Uzun sözün kısası herkese tavsiye edilir. Kitaptaki bölüm başlıkları şöyle sıralanıyor: İşaret etme, ortak dikkat, aşamalı olarak saklanan nesneyi bulma, al-ver, sıra alma, yönerge alma ve yapma, seçim yapma, taklit, karşılıklı konuşma, kavramlar, sembolik oyun, hafıza oyunları, harfleri tanıma. İyi okumalar dileğiyle..

20 Şubat 2013 Çarşamba

Yeni program başladı

Pazartesi akşamı Veysel Hocamız bizim eve geldi. Birlikte Deniz'in programını gözden geçirdik. Dün de çalışmalara başladık. Öncelikli olarak taklit becerileri, ortak dikkat, al-ver, işaret etme, yönerge alma ve yerine getirme konuları üzerinde duruyoruz. İlk gün olması nedeniyle 20'şer dakikalık 3 seans yaptım. Henüz çalışma odası tam düzenlenmediği için bazı zorluklar var ama bu hafta içinde masanın gelmesiyle daha rahat çalışabileceğimizi tahmin ediyorum. Ayrıca İbo da oyunlu etkinliklerden bazılarını yaptı. Bugün Deniz'in Ortak Nokta'daki programı da değişecek. Oyun ağırlıklı bir programa geçeceğiz. Deniz'in Öncü Anaokulu'ndaki süresini uzattık. Artık hergün sabahları 2-2.5 saat Öncü'ye gidecek. Bir iki farklı zaman dilimi denedik ama en uygunu sabah gibi görünüyor. Zaten burayı öğretmenlerini ve arkadaşlarını çok seviyor. Şimdi okula yeni stajyerler geldi. Onlardan biri olan Zülfiye geçen yaz Ortak Nokta'da staj yapmış. Zülfiye, Deniz'in sınıfında olması da bizim için bir avantaj. Başta Perize Hocam olmak üzere Öncü ekibi bizi desteklemeye devam ediyor. Bu arada ben artık araba kullanmaya başladım. 1993'ten beri ehliyetim var ama bugüne kadar araba kullanmışlığım yoktu. Geçen haftadan beri Deniz'i okula ben getiriyorum. Bugün ilk kazamı yaptım. Dönerken banketin üzerini çıktım, tesadüfen oradan geçen polisler gelip beni kurtardı. Arabayı yolda bıraktı, polisler lastık patlamış dediler ve bizi Öncü'ye bıraktılar. Sonra da İbo ile babam geldiler ve lastik işi halloldu. Durumlar şimdilik böyle, bizi izlemeye devam edin, sevgiyle kalın...

14 Şubat 2013 Perşembe

Yeni hedeflerle yola devam

8 Şubat'ta Deniz'i kontrol için İstanbul'daydık. Bu kez sonuçlar geçen sefer olduğu gibi parlak değil. Nahit Hanım, Deniz'in bir önceki dönemde olduğu gibi gelişme göstermediğini, Eylül'den bu yana çok yol alamadığını düşündüğünü, bu nedenle de yeni bir eğitim planı yapılması gerektiğini söyledi ve aile olarak bizim evde yapmamız gereken çalışmalarla ilgili bir program çıkarması için Dr. Oktay Sarı'nın adını verdi. Günde en az dört beş saat Deniz ile birlikte Uygulamalı Davranış Analizi yöntemiyle çalışma yapılması gerektiğini bunu ya benim ya da bir oyun ablasının yapmasının iyi olacağını söyledi. Gittiği iki anaokulundan birini azaltın, geriye kalan okulda geçirdiği süreyi de en az iki saate çıkarın dedi. Deniz her an toparlanacak gibi görünüyor ama bunun için gerekli koşullar sağlanamamış görünüyor dedi. Bu arada görüşme sırasında Deniz iki dakika bile yerinde oturmadı sürekli her tarafa tırmandı, oradan oraya koştu... Bütün gece boyunca otobüs yolculuğunda ve kuzenimin evinde problem çıkarmayan çocuğun yerinde bambaşka biri vardı sanki. Hahit Hanımın söyledikleri önce çok moralimi bozdu ama sonra kuzenim Seval, dostum Meral ve kuzenimin eşi Onur ile yaptığımız konuşmalar biraz içimi rahatlattı. Onların üçü de Deniz'de geçen sefere göre çok değişiklikler gördüklerini söylediler. Zaten Deniz de hem onların üçünü hem de Sevallerin evini hatırladı. Hatta kendisine nasılsın diye soran Onur'a iyiyim, Badem yer misin diyen diyen Seval'e evet, ceviz ister misin dediğinde ise hayır diye cevap verdi. Normalde bunları söylemediği için gündüz üzülen annesini teselli etmek istedi oğlum diye geçti aklımdan... Bu arada evde oyuncakların yüzüne bakmazken Selim'in oyuncaklarıyla da oynaması da bir başka sevinç vesilesi oldu. Oktay Hanım'ın bir ay öncesinden boş yer yokmuş fakat Denizli'den geldiğimizi öğrenince randevusunu iptal eden birinin yerine bizi çağırdılar. Bu görüşme benim için çok yararlı oldu. Orada çıkan liste hakkında ne yapacağımı düşünürken, Denizli'ye döndükten sonra, Veysel Hoca beni aradı. Ona durumu anlattım hemen buraya gel bir plan yapalım deyince İbo ile birlikte Veysel Hoca'nın kapısını çaldık. Veysel Hocanın konuşmaları bize iyi geldi. Şimdi onunla birlikte programın üstünden geçip, herşeyin sistematik olarak düzenlendiği uygulanabilir bir program oluşturacağız. İkinci bir aşama olarak da Deniz'in gittiği bütün kurumlardaki, Öncü Anaokulu, EÇEM ve Ortak Nokta'daki programların evdekiyle uyum içinde olması için herkesin bir arada olduğu ortak bir toplantı yapacağız. İşte, son durumlar böyle, yakında yeni haberlerle döneceğim size, sevgiyle kalın...

7 Şubat 2013 Perşembe

Karne vakti: Hayat iyi, Deniz pekiyi!

Üç yaşında okul hayatına adım atan ve dört okula birden devam eden Denizciğim karne sezonunu açtı. Yılbaşından beri genellikle hasta olduğu için epeyce devamsızlık yapan Deniz, biraz gecikmeli de olsa ilk karnesine kavuştu. Deniz karnesini Gülçin öğretmeninden aldı. Fırsattan istifade, karne töreni sırasında yanımıza gelen Perize hocamızı da fotoğrafımıza dahil ettik. Kendisini seven öğretmeler arasında olmaktan mutlu olduğu gözlerinden okunan oğlumun bu karede yer alması beni de mutlu ediyor.

6 Ocak 2013 Pazar

Oku-yorum -1- Tohum Otizm Vakfı Eğitim Kiti

Otizm ihtimali gündeme geldiğinde ilk işim Tohum Otizm Vakfı'na yazmak oldu. Vakıfın hazırladığı ve talep eden herkese ücretsiz gönderdiği bir eğitim kiti var. Bunun içinde Otizm Şimdi Ne Olacak, Otizmde Eğitim, Terapi ve Tedavi Yöntemleri, Eğitim Hakkı El Kitabı,Otizm El Kitabı, Kimlere Danışabilir isimli kitapçıklar var. Ayrıca otizm konusunda çalışan yedi uzmanın konuşmaların yer aldığı bir CD ile otizmli bir çocuğun ağzından yazılmış bir mektup var. Bu mektubu okuduğumda çok ağladığımı itiraf etmeliyim. Gerçi yine okusam yine ağlarım. Yolun en başında olanların bu kiti mutlaka edinmesini önerim. Ben çok faydasını gördüm. Mesela okulları araştırırken ya da hangi eğitim konusunda neler söyleniyor hepsini toplu bir şekilde görmek büyük avantaj. Şimdiden iyi okumalar...