25 Ağustos 2017 Cuma

DOD, ANOV'un otizm eğitimine katıldı

Anadolu Otizm Vakfı (ANOV), 2017-2018 eğitim-öğretim dönemi öncesi gerçekleştirdiği hizmet içi eğitimlere, otizm alanında çalışan ve kar amacı gütmeyen sivil toplum örgütlerini de davet etti. Bunlardan biri de Denizli Otizm Derneği.  Daveti için başta ANOV YKB Nüvit Uyar olmak üzere bütün ANOV ailesine çok teşekkür ederiz. ANOV’un İzmir Güzelbahçe’deki merkezinde, yeni öğretim yılı öncesinde gerçekleştirdiği hizmet içi eğitim programı güzel bir işbirliğine sahne oldu. Düzenlediği eğitime kendi personelinin yanı sıra SOBE Vakfı (Konya), OBİDEV (Balıkesir) ve DOD'u (Denizli) da davet eden ANOV’un ilk günkü eğitimcisi Tohum Otizm Vakfı Koordinatörü Prof. Dr. Binyamin Birkan oldu. 
ANOV, SOBE Vakfı, OBİDEV ve Denizli Otizm Derneği eğitimcilerine yeni bilgiler edinme fırsatı sunan eğitimler ücretsiz olarak veriliyor. 21 Ağustos’ta başlayan sözel davranış yaklaşımı, etkinliklik çizelgeleri kullanımı, ipucu stratejileri, pekiştirme sistemleri, replikli öğretim, ifade edici dil becerileri ve problem davranışlarla baş etme konulu eğitimler 26 Ağustos'a kadar devam edecek.
Derneğimizin kaynamasın bütünleşsin yaz okulunda görev alan değerli eğitimcilerimiz Zeynep Yamacı, İlkay Bircan Keskin, Hanife Nelik, Nuray Kazak, Seher Aydan ve Meryem Demirhan şimdi İzmir'de. Edindikleri yeni bilgileri bizimle paylaşmalarını heyecanla bekliyoruz.

7 Ağustos 2017 Pazartesi

Sanat terapi onkoloji hastalarına iyi geldi

Denizli’de yapılan sanat terapi çalışmaları onkoloji hastalarının hayata daha sıkı sarılmalarına vesile oldu. Kanser aslında bireylerin hayatına ansızın giriyor ve beraberinde büyük sorgulamalar getiriyor. Hayatın bütün travmaları gibi kanserle yüzleşmek de kolay değil. Habertürk gazetesine yazmak için katıldığım sanat terapi seansı o kadar etkileyeciydi ki kelimelerle anlatmak zor. Sonra baktım ki haber çok kısa girdi ben de buraya yazmaya karar verdim. Sanat iyileştirir diye boşuna demiyorlar... 

Denizli Onkoloji Gönüllüleri Dayanışma Derneği üyelerinin katılımıyla, Gülpembe Yakın, tarafından gerçekleştirilen sanat terapi çalışmaları kanser hastalarına iyi geldi. Aslında bu yolculuğun başlangıcı da oldukça ilginç. Ev hanımı Gülpembe Yakın, üniversiteye gidemediği için hep bir burukluk hissetmiş. Bu yüzden yıllar sonra, çocukları üniversiteye gittiği zaman, hep hayalini kurduğu resim bölümüne girmeye karar vermiş. 42 yaşındayken girdiği Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) resim bölümünü 46 yaşında birincilikle bitirmiş. Sonra da aynı bölümde yüksek lisansa başlayarak sanat terapi çalışmaya karar vermiş. PAÜ’de bu alanda çalışan hoca olmadığı için yolculuklar başlamış. İstanbul’da bulunan Aura Psikoterapi ve Sanatla Terapi Eğitim Merkezi ile Uludağ Üniversitesi’nin birlikte düzenlediği 400 saatlik sanat terapi eğitimine katıldıktan sonra öğrendiklerini uygulamaya başlamış.
Can acıtıyor ama fark yaratıyor
Nisan 2016’da başlayıp Kasım 2016’da sonlanması planlan sanat terapi çalışmaları herkese o kadar iyi gelmiş ki hala devam ediyorlar. Kanser hastaları her hafta perşembe günü saat 13:30-16:30 arasında DENOG’un yerinde bir araya geliyor. 10 kanser hastasının katıldığı çalışmların amacının hastaları duygusal yönden desteklemek ve hayata daha fazla tutunmalarını sağlamak olduğunu ifade eden Gülpembe Yakın, terapi devam ederken kendisinin de kanser olma ihtimalinin gündeme geldiğini ve bu durumun kanser hastalarını daha iyi anlamasına vesile olduğunu ifade ediyor. ‘’Sanatın unsurlarını kullanarak dışavurumu sağlamayı hedefledik. Bazen boya, bazen çamur, bazen müzik  hepsini kullandık. Sanatın iyileştirici görevi var. Sanat terapi doktorun tedavisinin destekçisidir. Sanat terapi kendinle karşılaşma yeridir. Can acıtabilir ama farkındalık yaratır’’ diyor.
Hayata bakış açımız değişti
Bu terapilerle oyun oynar gibi kendilerini bulduklarını söyleyen Dudu Şahin Kocabaş, çalışmaları başlangıçta çok ciddiye almadığını ama kendisinde yarattığı değişiklikleri görünce dört elle sarıldığını belirtiyor. Terapiler sayesinde insanları yargılamadan dinlenmeyi öğrendiğini söylüyor. ‘’Kendimiz olmayı öğrendik. Kızım da terapilere katılıyor. Bizdeki değişikliği eşim de fark etti. Her geldiğimizde kendimizin farklı bir özelliğini keşfediyoruz. Bazen birinin daha büyük bir sorunu oluyor. Onu hep birlikte sarıp sarmalıyoruz. Sanatla terapinin sadece hastalıklarla ilgili olmadığını, hayata bakış açısını değiştirdiğini düşünüyorum‘’ diyor.
Herkesin sanatla terapiye ihtiyacı var
Sanatla terapi sayesinde içindeki duyguları rahatça anlatabildiğini söyleyen 45 yaşındaki Gönül Kaygın, bir yıldır terapilere katıldığını söylüyor. ‘’Terapilerden çok memnunum. Kendi içimde hapsettiklerimi artık çok rahat ifade edebiliyorum. Sadece onkoloji hastalarının değil herkesin sanatla terapiye ihtiyacı var. Çünkü herkesin yaşadığı zorluklar var’’ diyor.
Her haftayı iple çekiyor
Üç yıldır onkoloji hastası olduğunu söyleyen 52 yaşındaki Yurdanur Coşkun, terapilerin kendisini çok değiştirdiğini, bu değişikliklerin ailesi tarafından da fark edildiğini ifade ediyor. ‘’Bir yılı aşkın bir süredir buraya çok severek geliyorum. Çok şeyden yararlandım ve çok değiştim. Bunu çocuklarım da söylüyor. Daha once tutuktum, kendimi ifade edemiyordum. Artık duygularımı saklamıyorum. Burada eleştirilmeden, sözü kesilmeden dinlenmek, değer verildiğini ve anlaşıldığını hissetmek çok güzel. Terapilerin hastalığım üzerinde de olumlu etkileri olduğunu düşünüyorum. Gülpembe hanım programı hiç bitirmesin istiyorum. Her haftayı iple çekiyorum ve buraya koşarak geliyorum. Sanatla terapi benim için kendini bulmak oldu.’’
Hastalıktan bahsetmiyoruz
Sanatla terapi sayesinde rahatladıklarını söyleyen Yolacan Acunbaş, 74 yaşında. 2003’te mide kanseri tedavisi görmüş. Sanatla terapinin daha önce geçirdiği sıkıntıları yenmesine faydalı olduğunu ifade ediyor. ‘’Üzüntüleri paylaşarak bunları yenmenin yollarını hep birlikte buluyoruz. Sanat terapide hastalıktan bahsetmiyoruz. Hayatta geçirdiğimiz sıkıntıları resimlerle, yazılarla anlatarak rahatlıyoruz.’’

Katıldığım seans beni o kadar çok etkiledi ki ne söylesem az. Bir fırsat bulalım ve   derneğimizde böyle bir uygulamayı hayata geçirelim diye düşündüm. Konu otizm olduğunda hep önce çocuklara ne yapabiliriz diye düşünüyoruz. Oysa ki bizim de ruhumuzun desteğe ihtiyacı var. Sanat terapi de bunu sağlamak için birebir. Kapılarını ve kalbini bana açan DENOG ailesine ve Gülpembe Yakın'a da bu vesileyle teşekkür etmek isterim.