29 Eylül 2015 Salı

Zorunlu eğitime hayır, gönüllü eğitime evet!

Catherine Baker’ın Zorunlu Eğitime Hayır kitabını okuduğumda lisedeydim. Yani epey uzun süre önceydi J Kızını okula göndermeyen ve bunun gerekçelerini bir kitap yazarak anlatan Baker’ın söylediklerini çok haklı bulmuş ve bir gün çocuğum olursa onu okula göndermemeye karar vermiştim. Deniz’i bir sürü okula aynı anda götürmeye başladığım zamanlardan beri hayatta planladıklarımızla başımıza gelenler arasında ne çok fark olduğunu daha iyi görür oldum.

Bugün okullar açıldı. Duru ve Deniz için yeni bir dönem başlıyor. Geçen yıl Saime Aslan Anaokulu’na giden Duru ve birinci dönem Özel Eğitim Anaokulu’na ve kaynaştırma öğrencisi olarak Vilayetler Birliği Anaokulu’na giden Deniz, bu yıl 1200 Evler İlkokulu’nun ana sınıfına gidecekler. Bugün Duru ile birlikte onun sınıfına gittik. Öğretmeniyle ve arkadaşlarıyla tanıştık.

Deniz için ise henüz ders zili çalmadı. Çünkü psikoloğumuz Deniz Bakar’ın tavsiyesine uyduk. O bana, “Okullar yeni açılacak, diğer öğrenciler ve veliler de kaygılıdır. Bu ortam Deniz’e iyi gelmez. Önce sınıfın düzeni otursun. Öğretmeni sınıf arkadaşlarına ve velilere Deniz hakkında bilgi versin” dedi. Duru’nun sınıfındaki tanışmanın ardından Deniz’in öğretmeniyle tanıştık. Birlilikte neler yapabileceğimiz hakkında konuşmak, öğretmeninin Deniz’le ilgili pozitif yaklaşımı ve hatta Öncü Anaokulundan arkadaşı Erdem’in de oğlumla aynı sınıfta olacağını öğrenmek hoş bir sürpriz oldu.

Her sene başında Deniz hangi okula gidecek, öğretmenleri kim olacak, eğitime nasıl cevap verecek vb. yüzlerce soru kafama üşüşüyor. Acaba onunla ilgili doğru kararları verebiliyor muyuz sorusu da cabası... Benzer sorular farklı gelişim gösteren çocukların çoğunun ailesinin peşini bırakmıyor. İnternette paylaşılan yorumlara bakıyorum. Yaş ilerledikçe umutsuzluğun dozu artıyor. Umutsuzluğun yanı sıra otizmli çocukların yüzlerine kapanan kapıların sayısı da artıyor. Koskoca Denizli’de okul öncesinde sadece 24 tane otizmli kaynaştırma öğrencisi var. Ne acı değil mi? Zannetmeyin ki Türkiye’de durum parlak Denizli’de kötü. Sınıflar yükseldikçe toplumsal kabul düşüyor, ayrımcılık artıyor. Bütün bir yaz çok kaygılıydım ama bugün sanki okulda işler iyi gidecekmiş gibi bir hisse kapıldım. 1200 Evler İlkokulu’nun rehber öğretmenleriyle konuştuğum günde benzer şeyler hissetmiştim, hadi iyi olsun diyelim öyle olsun…J  

15 Eylül 2015 Salı

Kütüphane'den notlar: Bir Psikiyatristin Gizli Defteri


Gary Small'un zihinsel hastalığı olan ve kendinde yardım alacak gücü bulanlara adadığı Bir Psikiyatristin Gizli Defteri isimli kitabı, alan profesyonellerinin yanı sıra sıradan okura da çok şey vaadeden bir eser. Gary Small'un eşi Gigi Vorgan ile birlikte yazdığı kitap 15 bölümden oluşuyor.

Kitaptaki bölümlerden en ilginç bulduğum ikisi Işıklar Sönerken ve Bitimsiz Alışveriş. Işıklar Sönerken'de anlatılanlar sosyapatlara yeni bir gözle bakmamı sağladı, Bitimsiz Alışveriş ise bağımlılık tedavilerinde transferlere dikkat etmek gerektiğini çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Fiziksel rahatsızlıklarımız olduğunda rahatlıkla doktora giderken ruhsal sorunlarımız olduğunda aynı açık yüreklilikle doktora gitmek de destek aldığımızı çevreye ilan etmek de kolay olmuyor..  Güzel bir kitap bence okuyun, ön yargıları yıkma, hayatı ve kendinizi daha iyi anlama konusunda işe yarayabilir.